FİNANSAL KİRALAMA ŞİRKETLERİ

FİNANSAL KİRALAMA ŞİRKETLERİ: KURULUŞ ŞARTLARI VE KURUCU ŞARTLARI ÜZERİNE KAPSAMLI HUKUKİ İNCELEME
Av. Tuğba Adalı
I. Giriş
Finansal kiralama (leasing), taşınır ve taşınmaz malların ekonomik faydasını kiracıya, mülkiyet hakkını ise kiralayana bırakan bir finansman yöntemidir. Dünya genelinde finansal kiralama, ilk olarak Sümerler döneminde başlamış ve modern anlamdaki uygulamaları 1950’lerde Amerika Birleşik Devletleri’nde görülmüştür. Türkiye’de ise 1985 yılında çıkarılan 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunu ile yasal zemine oturmuş, 2012 yılında bu kanunun yerini 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu (FFFK) almıştır.
Uygulamada, işletmeler öz kaynaklarını yatırım mallarına harcamak istememektedirler. Yatırımlar için yeterli fona sahip olmayan işletmeler ise, yeni finansman kaynakları aramaktadır. Finansal kiralama (leasing) özellikle böyle bir arayışın sonucu olarak ortaya çıkmıştır. İşletmeler ister kamu hukuku isterse özel hukuk karakterli olsun, faaliyetlerini yürütürken bina, makine ve teçhizat gibi taşınır ve taşınmaz gibi duran varlıkları kullanmak zorundadırlar. Bu varlıkların temin edilmesi ya satın alma ya da kiralama yöntemleriyle gerçekleştirilebilmektedir. İşletmeler, faaliyetleri sonucu ortaya çıkan kârı bunların kullanılmalarından elde etmektedir. Bu nedenle işletmeler açısından bu varlıkları kiralamak daha yararlıdır. Kiralanan malın kullanma hakkı belirli bir kira karşılığında, belirli bir süre için kiracıya bırakılmaktadır. Bu malların mülkiyeti leasing şirketine ait olup, sözleşme süresi boyunca kullanım hakkı kiracıya aittir. Kiracı leasing ile almış olduğu malı kullanır; kullanım süresi boyunca gerekli bakım ve onarımları yaptırarak, mal bedelini nakit akışına uygun taksitler halinde leasing şirketine öder. Sözleşme süresi sonunda malın mülkiyetinin kiracıya geçmesi için tarafların iradesinin bu konuda uyuşması gerekmektedir. Zira kanunda taraflar arası imza edilen lesing sözleşmesi bitiminde kiralamaya konu olan malın mülkiyetinin kiracıya geçeceğini şart koşulmamıştır. Bu durum ancak tarafların uygun irade beyanları ve sözleşmeye böyle bir hüküm koymalarıyla mümkündür.
Leasing işlemlerinde tüm makina ve ekipmanlar için sözleşme devir süresi 4 yıl olmakla birlikte teknolojik niteliği, ekonomik yararlanma ve işletme süresi 4 yıldan kısa olduğu Hazine Müsteşarlığınca onaylanan mallarda, 4 yıldan kısa süreli finansal kiralama sözleşmesi düzenlenmektedir. Ki buna işlemsel leasing adı verilmektedir.
6361 sayılı Kanun ile finansal kiralama şirketlerinin kuruluşu ve faaliyetleri detaylı şekilde düzenlenmiştir. Bu makalede finansal kiralama şirketlerinin kuruluş şartları, kurucularda aranan nitelikler ve kuruluş sermayesinin genel anonim şirketlere kıyasla neden farklılık gösterdiği analiz edilecektir.
II. Finansal Kiralamaya Dair Genel Bilgiler
A. Finansal Kiralama Türleri
Satışa Yardımcı Leasing (Vendor Leasing), Leasing firmaları, satıcı firmalarla uzun vadeli işbirliği anlaşmaları yaparak, bu firmaların satışlarını leasing yöntemiyle finanse eder. Bu işbirliği, satıcı firmalara alternatif bir finansman yöntemi sunarak satışlarını artırma imkânı tanır. Bazı durumlarda, ekonomik değerin risk paylaşımını sağlamak için geri alım anlaşmaları yapılabilir.
Brüt-Net Kiralama, Kiralama giderlerinin paylaşımını belirler. Brüt kiralamada tamir, bakım, sigorta ve vergiler gibi masrafları leasing firması karşılar. Net kiralamada ise bu masraflar kiracıya aittir.
Satış ve Geri Kiralama (Sale and Lease Back), Firmalar, nakit yaratmak için sahip oldukları ekonomik değeri leasing firmasına satar ve tekrar kiralar. Bu işlemle duran varlıklar azalırken dönen varlıklar artar. Ancak Türkiye’de bu yöntem, 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunu’na aykırı olduğu için uygulanmaz.
Tam Ödemeli – Tam Ödemesiz Kiralama, Tam ödemeli kiralamada, kira bedelleri kiralanan varlığın maliyetini ve giderleri karşılar. Tam ödemesiz kiralamada ise bu maliyet karşılanmaz.
Yurt İçi ve Yurt Dışı Kiralama, Yurt içi kiralamada kiracı ve kiralayan aynı ülkede faaliyet gösterirken, yurt dışı kiralamada farklı ülkelerde bulunur ve uluslararası mevzuatlar devreye girer.
Gerçek Kiralama (True Leasing), Bu yöntemde, kiracı kira süresi sonunda piyasa değerinden satın alma hakkına sahiptir. Leasing şirketi ise vergi avantajlarını kiracıya yansıtır.
Takas Şeklinde Kiralama (Swap Lease), Kiracının, daha önce kiraladığı bir ekonomik değeri yenisiyle değiştirdiği leasing türüdür.
Alt Kiralama (Sub Lease), Kiracı, kiraladığı ekonomik değeri üçüncü kişilere devredebilir. Ancak, Türkiye’de bu tür işlemler 3226 sayılı kanun gereği uygulanmamaktadır.
Özel Kiralama (Special Lease), Özel üretimle elde edilen ve sadece belirli bir amaç için kullanılan ekonomik değerlerin kiralanmasını ifade eder. Bu varlıkların mülkiyeti sözleşme sonunda kiracıya geçer.
İkinci El Kiralama (Second Hand Lease), Daha önce kullanılmış malların kiralanmasıdır. Hangi malların bu kapsamda değerlendirilebileceği Hazine Müsteşarlığı tarafından belirlenir.
Dolaylı – Dolaysız Leasing, Dolaylı leasingde ekonomik değer kiracı tarafından seçilir ve leasing firması devreye girer. Dolaysız leasingde ise imalatçı veya satıcı firma doğrudan finansmanı üstlenir. Ancak dolaysız leasing, Türkiye’de 3226 sayılı kanun kapsamına girmemektedir.
B. Sözleşme Sonu Opsiyonları
Leasing sözleşmelerinin sonunda, leasing firması kiracıya belirli seçenekler sunar. Bu opsiyonlar şunlardır:
• Kiralanan ekipmanın herhangi bir hak veya ücret talep edilmeksizin leasing firmasına geri verilmesi,
• Ekipmanın sözleşme süresi sonunda pazar fiyatı veya sabit bir bedel üzerinden kiracı tarafından satın alınması,
• Leasing sözleşmesinin önceden belirlenmiş veya güncel ekonomik koşullara uygun bir faiz oranı ile yenilenmesi.
Bazı leasing firmaları, ekipmanın satın alınması veya sözleşmenin yenilenmesi gibi seçenekleri sözleşmelerine dâhil etmez. Mülkiyet devri ile ilgili tartışmalar ise sözleşme kapsamını belirsiz hale getirebilir. Bu nedenle, 6361 sayılı Kanun’un bazı maddelerinin daha açık hale getirilmesi önerilmektedir.
C. Leasing Şirket Türleri
Leasing firmaları farklı iş modellerine göre sınıflandırılabilir:
Satıcı/Üretici Tabanlı Leasing Firmaları, İlk olarak ABD’de ortaya çıkan bu firmalar, ürettikleri veya satışını yaptıkları ürünleri müşterilere uygun ödeme planlarıyla sunmayı hedefler. Bu tür firmalar, “iki taraflı leasing firmaları” olarak da bilinir.
Bağımsız Leasing Firmaları, Üretici ya da satıcı firmalardan bağımsız olarak profesyonel amaçla kurulmuş firmalardır. Dünya genelinde leasing sektöründe faaliyet gösteren firmaların büyük bir kısmı bu kategoride yer alır. Bu firmalara, hem üreticiden hem de kiracıdan bağımsız oldukları için “3. Taraf Leasing Firmaları” da denir.
Acente/Yapılandırıcı Leasing Firmaları, Türkiye’de bulunmamakla birlikte, dünya genelinde önemli bir role sahiptir. Bu firmalar, müşterilerinin ihtiyaç duyduğu ekipmanı bulur, uygun ödeme planlarına göre leasing firmasını seçer, leasing risklerine karşı sigorta yaptırır ve gerekiyorsa fon kaynaklarına erişim sağlar. Acente/yapılandırıcı firmalar, leasing işlemlerini kendi defterlerine kaydetmez ve yalnızca komisyon alırlar.
III. Finansal Kiralama Şirketlerinin Kuruluş Şartları
6361 sayılı Kanunun 5. maddesi, finansal kiralama şirketlerinin kuruluş şartlarını belirlemektedir. Buna göre, Türkiye’de kurulacak finansal kiralama şirketlerinin şu koşulları sağlaması gerekmektedir:
1. Şirket Yapısı ve Sermaye Şartları
• Şirketin anonim şirket şeklinde kurulması zorunludur.
• Pay senetleri nakit karşılığı çıkarılmalı ve tamamı nama yazılı olmalıdır.
• Ticaret unvanında “Finansal Kiralama Şirketi”, “Faktoring Şirketi”, “Finansman Şirketi” veya “Tasarruf Finansman Şirketi” ibarelerinden biri bulunmalıdır.
• Tasarruf finansman şirketleri için en az 100 milyon TL, diğer şirketler için en az 50 milyon TL nakden ve muvazaadan ari ödenmiş sermaye gereklidir.
2. Kurucu ve Yönetim Şartları
• Kurucuların, Kanun’da belirtilen nitelikleri taşıması gerekir.
• Yönetim kurulu üyelerinin mesleki tecrübeye sahip olması ve Kanun’daki kurumsal yönetim hükümlerine uygun nitelikler taşıması şarttır.
3. Ana Sözleşme ve Şeffaflık
• Ana sözleşmenin Kanun hükümlerine uygun hazırlanması gereklidir.
• Ortaklık yapısı şeffaf ve açık olmalı; kurumun etkin denetimini engellemeyecek şekilde düzenlenmelidir.
4. Faaliyet Planı ve Projeksiyonlar
• Şirketin faaliyet konularına ilişkin iş planını, mali projeksiyonlarını, ilk üç yıllık bütçe planını ve örgütlenme yapısını içeren bir faaliyet programı sunması gerekir.
5. Asgari Sermaye Artışı Yetkisi
• Kurul, asgari ödenmiş sermaye tutarını artırma yetkisine sahiptir. (Mevzuat Bilgi Sistemi, 2024)
A. Anonim Şirket Olma Zorunluluğu
Finansal kiralama şirketleri, yalnızca anonim şirket olarak kurulabilir. Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 329. maddesine göre anonim şirket, sermayesi belirli ve paylara bölünmüş bir tüzel kişiliktir. Bu zorunluluk, finansal kiralama şirketlerinin büyük ölçekli sermaye hareketlerini yönetebilmesi ve kurumsal bir yapıya sahip olması için gereklidir.
• Finansal Kiralama Şirketleri Neden Anonim Şirket Olarak Kurulur?
Sermaye Yapısı: Finansal kiralama şirketleri büyük miktarda sermaye gerektirir. Anonim şirketlerde yüksek sermaye kolayca toplanabilir.
Sorumluluk Sınırı: Pay sahiplerinin sorumluluğu taahhüt ettikleri sermaye ile sınırlıdır, bu da yatırımcılar için caziptir.
Halka Açılma ve Fon Sağlama: Anonim şirketler halka açılabilir ve sermaye piyasalarından kaynak sağlayabilir.
Düzenleme Gereği: Finansal kiralama, Faktöring ve Finansman Şirketleri Kanunu’na göre finansal kiralama şirketleri anonim şirket olarak kurulmak zorundadır.
Kurumsal Yönetim: Anonim şirket yapısı, kurumsal yönetim standartlarının uygulanmasını kolaylaştırır ve sektör düzenlemelerine uyumu sağlar.
• Finansal Kiralama Şirketleri ile Anonim Şirket Arasındaki Farklar Nelerdir?
Anonim Şirket; TTK’ya göre tüzel kişiliği olan, sermayesi paylara bölünmüş bir şirket türüdür. Finansal kiralama şirketleri ise anonim şirket şeklinde kurulan ve 6361 sayılı FFK’ya tabi olan özel bir şirket türüdür. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından sıkı bir şekilde denetlenir. Faaliyetlerine başlamak ve devam etmek için lisans almak zorundadırlar.
Anonim şirket herhangi bir sektörde (ticaret, üretim, hizmet vb.) Faaliyet gösterebilir. Faaliyet alanı ana sözleşme ile belirlenir. Finansal kiralama hizmetleri (örneğin, makinelerin veya ekipmanların uzun vadeli kiralanması) sunmak üzere kurulurlar. Diğer faaliyetlerde bulunamazlar.
Anonim şirketlerde asgari sermaye tutarı halka kapalı AŞ’ler için 250.000 TL, halka açık AŞ’ler için 500.000 TL’dir. Finansal kiralama şirketleri için Tasarruf finansman şirketi dışındaki şirketlerin nakden ve her türlü muvazaadan ari olarak ödenmiş sermayesinin en az elli milyon Türk lirası olması, bu tutarın tasarruf finansman şirketleri için en az yüz milyon Türk lirası olması gerekmektedir.
B. Asgari Sermaye Şartı
Finansal kiralama şirketlerinin asgari ödenmiş sermaye şartı 50 milyon TL’dir ve sadece nakdi sermaye koyabiliriz. Bu sermaye, sektördeki yüksek mali riskler ve uluslararası piyasalardaki güvenilirlik için kritik öneme sahiptir. Buna karşılık, genel anonim şirketlerin asgari sermaye şartı yalnızca 250.000 TL’dir (halka açık olmayan şirketlerde). Bu fark, finansal kiralama şirketlerinin faaliyetlerinin niteliği ve BDDK tarafından sıkı denetim altında tutulması ile açıklanabilir. Bunun yanı sıra küçük çaplı finansal kiralama şirketlerinin yeterince denetlenememesi, piyasa manipülasyonlarına neden olabilmektedir.
C. Şeffaflık ve Pay Senetleri
Pay senetlerinin nama yazılı ve nakit karşılığı çıkarılması zorunludur. Bu düzenleme, şirketin mali yapısının şeffaflığını artırır ve kötü niyetli sermaye hareketlerini önler. Pay senetlerinin nama yazılı olması pay sahiplerini denetlemek amacıyla kanun maddesinde yer almıştır.
1. Finansal Kiralama Şirketlerinde Örgüt Yapısı, Faaliyetler ve İç Kontrol Yapısı
Finansal kiralama yönteminde mal, üçüncü kişilerden ya da kiracının kendisinden temin edilebilir; bu durum “sat ve geri kirala” gibi uluslararası finansman yöntemlerine olanak tanır.
Vergi Usul Kanunu’na göre finansal kiralama, malın mülkiyetine sahip olmaktan kaynaklanan tüm risk ve yararların kiracıya devredildiği bir kiralamadır. Vergi Usul Kanunu’nun bu düzenlemesi, muhasebe standartlarına benzer anlayışlarla hazırlanmış olup, Türkiye Muhasebe Standardı 17’den farklı olarak vergisel sonuçların eşit olması için ek düzenlemeler içermektedir.
TMS17’ye göre, finansal kiralama, varlığın mülkiyetine bağlı tüm risk ve yararların devredildiği bir işlemdir. Bu tür bir kiralama, aşağıdaki ölçütlerden bir veya daha fazlasını sağlamalıdır:
• Kiralanan malın mülkiyetinin kira süresi sonunda kiracıya geçmesi,
• Kiracıya, malı düşük bedelle satın alma opsiyonu sunulması,
• Kira süresinin ekonomik ömrün büyük kısmını kapsaması,
• Kira bedelinin bugünkü değerinin malın gerçeğe uygun değerine eşit olması,
• Kiralanan malın sadece kiracı tarafından kullanılabilecek bir yapıda olması. (Tepegöz Ş. M., Agustos 2018)
FFK madde 20’ye göre; Sözleşme şartlarına göre bedel ve ödeme dönemleri serbestçe belirlenebilir. Malın teslim edilmediği durumlarda, kira bedeli sözleşmede belirtilmek şartıyla tahsil edilmeye başlanabilir. Ancak mal, sözleşme tarihinden itibaren iki yıl içinde teslim edilmelidir.
Finansal kiralama işleminde; kiralama şirketi, kiracı ve satıcı olmak üzere üç taraf bulunmaktadır. Kiralama şirketi malı satıcıdan satın alır ve kiracıya kiralar. Bu yöntem, işletmelerin kısa vadeli kaynaklarını sabit yatırımlara bağlamadan uzun vadeli finansman sağlamasına imkan tanır. Ayrıca, sat ve geri kirala yöntemi, vergi avantajları ve yeniden değerleme fırsatları nedeniyle yaygınlaşmıştır. Gayrimenkul kiralaması bu yöntemle sıkça uygulanmaktadır. Tüketim malları, otomobil ve elektronik ürünler gibi bir yıldan uzun süreli kiralamalar da bu yönteme konu olabilmektedir.
2. Finansal Kiralama Şirketlerinin Örgüt Yapısı
Genellikle anonim şirket şeklindedir. Yönetim kurulu, esas sözleşmeyle atanabilir veya genel kurul tarafından seçilebilir ve bir veya birden fazla üyeden oluşur. Yönetim kurulu, şirketi yönetir ve temsil eder; üyeler arasından başkan ve en az bir başkan vekili seçilir. Yönetim kurulu üyeleri en fazla üç yıl için seçilir; ancak tekrar seçilmeleri mümkündür. Boşalan üyeliklere geçici olarak yapılan atamalar, genel kurulda onaylanırsa selefin görev süresini tamamlayabilir.
6361 sayılı Kanun’a göre finansal kiralama şirketlerinin yönetim kurulları en az üç kişiden oluşmalı ve üyeler ile genel müdür atamaları bir ay içinde Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumuna bildirilmelidir. Genel müdürlerin en az yedi yıl, genel müdür yardımcılarının ise en az beş yıl finans veya işletmecilik alanlarında deneyimli olmaları gerekmektedir.
Genel müdür, şirketi mevzuat ve ana sözleşme çerçevesinde genel müdür yardımcıları ile birlikte yönetir ve şirket içindeki uyumu sağlar. Finansal kiralama şirketlerinde kredi tahsis, pazarlama, muhasebe, varlık değerleme, hukuk işleri, insan kaynakları gibi farklı birimler bulunur. Görevlerin ayrılması ve sorumlulukların paylaşımı zorunlu olup iş süreçleri ile akış şemaları düzenlenmelidir.
İç denetim faaliyetleri, iç kontrolle ilgilenen bir personel aracılığıyla yürütülür ve yılda iki kez yönetim kuruluna veya belirlenen bir kurula raporlanır. İç kontrol sorumluları, genel müdüre değil, denetimden sorumlu yönetim kurulu üyesine bağlıdır. Ayrıca, iç denetim risk yönetimi süreçlerinin değerlendirilmesi ve geliştirilmesine katkı sağlamakla yükümlüdür.
D. İş Planı ve Bütçe Projeksiyonları
Kuruluş sırasında, ilk üç yıl için iş planı, bütçe projeksiyonları ve yapısal organizasyon planları BDDK’ya sunulmalıdır. Bu, şirketlerin finansal sürdürülebilirliğini garanti altına almayı amaçlar.
1. Risk Yönetimi
Finansal kiralama işlemlerinde risk yönetimi, her türlü riskin önemlilik seviyesinin belirlenmesini ve buna uygun derecelendirme sistemlerinin düzenlenmesini içerir. Bu kapsamda borçlular, ödeyememe olasılığına göre değerlendirilir. Finansal kiralama işlemlerinde karşılaşılan başlıca riskler şunlardır:
• Kredi Riski: Borçlunun taahhütlerini zamanında ve eksiksiz yerine getirememe riski.
• Krediye Konu Sabit Varlığın Yönetimi Riski: Geri ödeme yapılmaması durumunda sabit kıymetin piyasa değerindeki düşüş nedeniyle zarar riski.
• Faaliyet Riski: Sabit kıymetin müşteri veya satıcı kaynaklı sorunlardan dolayı teslim alınamaması riski.
• Kontrol Riski: Denetimlerin yetersizliğinden kaynaklanan mevcut veya gelecekteki riskler.
• İş Kolu ve Ürün Yoğunlaşması Riski: Aynı iş kolunda aşırı yoğunlaşma nedeniyle ortaya çıkan risk.
• Ülke Riski: Krediyi alan tarafın bulunduğu ülkenin ekonomik veya siyasi durumlarından kaynaklanan yükümlülüklerin yerine getirilememe riski.
• Kur Riski: Döviz dalgalanmalarının neden olduğu risk.
Risklerin denetimi, iç kontrol sistemleri ve süreçlerin düzenli denetimi ile azaltılabilir. 2015 yılında devreye giren Sözleşme Tescil Sistemi, taşınır malların finansal kiralama sözleşmelerinin özel sicile kaydedilmesini sağlamaktadır. Bu sistem, Merkezi Kayıt Kuruluşu tarafından işletilmektedir.
Risk İzleme Komitesi finansal kiralama şirketlerinde risklerin yönetim politikalarına uygun şekilde izlenmesini sağlar, kredi politikalarını değerlendirir ve piyasa raporları düzenler. Ayrıca, tahsil edilmeyen ödemeler için yasal süreçleri başlatır ve ödeme planlarını yeniden düzenler. Sorunlu kredilerin yasal takibi hukuk birimi tarafından yapılır. Hukuk birimi, bu süreçlerde kredilerin doğru sınıflandırılmasını ve gerekli karşılıkların ayrılmasını sağlar.
İç denetim ekibi, mevzuat ve şirket politikalarına aykırı uygulamaları tespit ederek raporlar, bulguların düzeltilmesi için ilgili birimleri uyarır.
2. Türkiyedeki Finansal Kiralama Oranı
Finansal Kurumlar Birliği’nin 2017 yılı raporuna göre, Türkiye’de 25 finansal kiralama şirketi bulunmaktadır ve bu şirketler toplamda 1500 çalışanla hizmet vermektedir. İş kolunun aktif büyüklüğü 58,1 milyar TL, kira alacakları ise 52 milyar TL’ye ulaşmıştır. İşlem hacmi 22,6 milyar TL olup, en büyük pay %27 ile iş ve inşaat makinelerinde, %21 ile taşınmazlarda, %7 ile tekstil makinelerinde ve %7 ile metal işleme makinelerinde olmuştur. (2017 Yılı Faaliyet Raporu, 2017)
Sektör, 1985 yılından 2017 yılı sonuna kadar toplamda 87 milyar USD tutarında yatırım finanse etmiş, 2017 yılı itibarıyla işlem hacmi 6,193,833 USD olarak gerçekleşmiştir. Sözleşme adedi ise bir önceki yılın aynı dönemine göre %2 oranında azalarak 23.382 olarak kaydedilmiştir.
IV. Kurucularda Aranan Şartlar
FFK’nın 6. maddesi, şirket kurucu ortaklarının taşıması gereken şartları düzenlemektedir:
1. Kurucu Ortakların Genel Şartları
• Ortakların iflas etmiş, konkordato ilan etmiş veya iflas erteleme kararı almış olmaması gerekir.
• Bankacılık Kanunu’nun 71. maddesi uyarınca TMSF’ye devredilmiş bankalarda ya da tasfiyeye tabi finansal kuruluşlarda doğrudan veya dolaylı olarak %10’dan fazla pay sahibi olmamalıdır.
• Faktoring, finansal kiralama ve sigorta gibi sektörlerde faaliyet izni kaldırılan şirketlerde doğrudan ya da dolaylı pay sahibi olmamalıdır.
• Yüz kızartıcı suçlar, hapis cezası gerektiren mali suçlar veya devlet güvenliğine karşı işlenen suçlardan hüküm giymemiş olmalıdır.
• Mali güç ve itibara sahip olmalı, taahhüt ettiği sermayeyi karşılayabilmelidir.
• Tüzel kişi ortakların şeffaf bir ortaklık yapısına sahip olması gerekir.
• İşin gerektirdiği dürüstlük ve yeterliliğe sahip olmalıdır.
Uluslararası anlaşmalarla kurulmuş çok taraflı finansal kuruluşlar bu maddede belirtilen bazı şartlardan muaftır.
2. Tüzel Kişi Ortaklar
Tüzel kişi kurucu ortakların sermayesinde %10 ve üzeri pay sahibi olan gerçek ve tüzel kişiler de birinci fıkradaki şartları taşımak zorundadır.
3. Nitelik Kaybı ve Hisse Devri
Şirketin %10 veya daha fazla payına sahip olan kişilerin, bu niteliklerden herhangi birini kaybetmeleri durumunda, söz konusu paylar 6 ay içinde devredilmelidir. Bu süre içinde oy haklarının nasıl kullanılacağı Kurul tarafından belirlenir. (Mevzuat Bilgi Sistemi, 2024)
A. Kuruluş Sermayesi ve Genel Anonim Şirket Sermayesi Farkı
1. Finansal Kiralama Şirketlerinin Sermaye Gereklilikleri
Finansal kiralama şirketlerinin sermaye şartı olan 50 milyon TL, şirketlerin kredi risklerini karşılamaları ve uzun vadeli sözleşmelerin yükümlülüklerini yerine getirmeleri için gereklidir. Örneğin, büyük ölçekli makineler, gemiler veya taşınmazlar için yapılan finansal kiralama işlemleri ciddi sermaye gerektirir. Zira Anayasanın 73. maddesi gereği “Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür”. Finansal kiralama işlemleri, vergi avantajı sağladığı için işletmeler tarafından tercih edilmektedir. Ancak, bu durum kötüye kullanımları da beraberinde getirebilir. Örneğin, sırf vergisel avantaj için finansal kiralama sözleşmeleri yapılması doktrinde eleştirilmiştir.
Türk Vergi Kanunları ile faktöring ve finansal kiralama şirketleri hakkında birtakım teşvik ve istisnalar getirilmişse de her iki sektöründe vergi kanunları karşısındaki durumunu münhasır olarak belirleyen hükümler bulunmamaktadır. Bu sebeple de faktöring ve finansal kiralama şirketlerinin vergilendirilmesi hususu incelenirken vergi türlerinin özellikleri dikkate alınarak uygulanacak hükümler, matrah ve oranın belirlenmesi gerekmektedir. Bu kapsamda her iki şirkette birer sermaye şirketi olduklarından kurumlar vergisine tabi olacaklardır. Şirketlerin kazançları ise kurumlar vergisinin atfı ile gelir vergisinin ticari kazanca ilişkin hükümleri çerçevesinde vergilendirilecektedir. Faktöring şirketlerinin faaliyetleri 90 sayılı KHK ile ikrazatçıların faaliyetleri ile aynı kapsama alınmış olup bankacılık faaliyetleri ile benzerlik gösterdiğinden Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi’ne tabidir. İhracat faktöringde faktöring şirketlerinin döviz kazandırıcı işlemleri BSMV ’den istisna edilmiştir. Finansal kiralama şirketleri ise gerçekleştirmiş oldukları kiralamalar neticesinde KDV’ye tabidir. Yatırım teşvik belgesine sahip bir yatırımcı yatırımlarını finansal kiralama yoluyla gerçekleştirmek isteyebilir. Bu durumda yatırım teşvikinden finansal kiralama şirkete yararlanacaktır. Faktöring ve finansal kiralama şirketlerinin müşterileri ile imzalamış oldukları sözleşmelerin ve bu sözleşmelerin eklerinin damga vergisinden istisna olması bu durumun en bariz örneklerinden biridir. Ayrıca finansal kiralama şirketleri, kiracının yatırım teşvik belgesine sahip olması durumunda KDV ve gümrük muafiyetinden yararlanacaktır. Yine finansa kiralama şirketleri geçici ithalat rejimine göre mal ithalatı gerçekleştirebilecektir. Faktöring şirketlerinin döviz kazandırıcı işlemleri ile ihracat faktöringi için yurt dışından sağlamış oldukları fonlar Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu’na tabi değildir. Finansal kiralama şirketlerinin ise yurt dışından sağlamış oldukları fonlarda KKDF oranı %0 olarak belirlenmiştir. Ayrıca her iki şirkette finansal faaliyet harcı ödemektedir. Vergilerin önemli bir maliyet kalemi olduğu düşünüldüğünde her iki sektör açısından da teşviklerin arttırılması ve mevcut teşviklerin korunması sektörel büyümeye olanak sağlayacaktır. Eski çağlardan beridir varlıklarını çeşitli isimler altında sürdüren, toplumun ihtiyaçlarına göre şekillenip değişen faktöring ve finansal kiralama şirketlerinin mevcut finansal veriler ışığında uzun yıllar daha KOBİ’ler için önemli bir finansman yöntemi olarak varlıklarını sürdürecekleri açıktır. (GÖZAÇIK, 2024)
2. Genel Anonim Şirketlerde Sermaye
Genel anonim şirketlerde asgari sermaye şartı 250.000 TL’dir (halka açık olmayan şirketler için). Bu düşük tutar, şirketlerin genel ticari faaliyetleri için yeterli görülür. Ancak, bu sermaye miktarı finansal kiralama gibi yüksek riskli işlemler için yetersizdir.
V. Uluslararası Kıyaslama
ABD’de ve Avrupa’da finansal kiralama şirketleri için sermaye gereklilikleri Türkiye’ye benzer şekilde yüksek belirlenmiştir. Örneğin, AB düzenlemeleri, finansal kiralama şirketlerinin sermaye yeterliliğini bankacılık standartlarına göre düzenler. Likidite riski tüm mali sistemdeki en önemli risklerden bir tanesidir. Son yıllarda A.B.D. ve Avrupa bölgesinde uygulanan sıkılaştırıcı para politikaları kaynaklara erişimi zorlaştırmış ve kaynak maliyetini artırmıştır. Bu kapsamda finansal kuruluşun net likidite pozisyonunun ve likidite gereksiniminin devamlı olarak ve geleceğe dönük olarak ölçülmesi, izlenmesi, kontrol edilmesi ve yönetilmesi için politika ve süreçler tesis edilmelidir.
A.B.D. ve Avrupa bölgesinde uygulanan sıkılaştırıcı para politikalarının bir diğer etkisi kaynak maliyetini artırmasıdır. Hızla artan maliyetler faiz maliyetlerine yansımıştır. Ancak, tüketici kanunundan kaynaklı olarak geçmişe yönelik faiz maliyeti tüketicilere yansıtılamadığından faiz oranı riski ile karşı karşıya kalınmıştır. Faiz oranı riskinin ölçülmesi ve yönetimini sağlayan uygulamalar kapsamında üst yönetime raporlama yapılmalıdır.
A. Finansal Kiralama Hususunda Uluslarası Yapılanma
• ULUSLARASI FİNANS KURUMU
Dünya Bankasının bir yan kuruluşu olan Uluslararası Finans Kurumu'nun yaptığı Finansal kiralama çalışmaları, gelişmekte olan ülkeler için küçük ve orta ölçekli sanayinin finansmanında, yeni teknolojilerin transferinde ve yabancı sermaye girişinin hızlandırılmasına katkı sağlamıştır.
• AVRUPA LEASİNG BİRLİĞİ
Diğer ülkelerdeki işletmelerle de leasing sözleşmeleri yaparak leasing uygulamalarını uluslararası düzeye taşımışlardır.
• AVRUPA BİRLİĞİ HUKUKUNDA LEASİNG
Avrupa Birliği'nin anlaşmalarla belirlenen hedefleri, dört temel serbestliğe dayanmaktadır. Bunlar, iş gücünün serbest dolaşımı, sermayenin serbest dolaşımı, malların serbest dolaşımı ve hizmetlerin serbest dolaşımı olup bunlardan her biri leasing sektörü üzerinde doğrudan etki yapmaktadır.
• ULUSLARASI ÖZEL HUKUKUN BİRLEŞTİRİLMESİNDE LEASİNG
Ülkelerin kanun koyucular için leasing sözleşmeleri bir model teşkil etme konusunda, Uluslararası Ticari Sözleşmelere ilişkin UNIDROIT ilkelerinin işlevini göz ardı edilmeyerek finansal kiralama hakkında Unidroit model kanunu onaylanmıştır.
B. Finansal Kiralamanın Türk Hukuku'ndaki Gelişimi, Düzenleniş Biçimi ve Finansal Kiralama
Finansal kiralama kurumunun Türkiye'de ortaya çıkışı, faizi reddeden İslam ülkeleri ile ekonomik ilişkileri geliştirme çabasının artmasıyla mümkün olmuştur. Faize dayalı kredi sistemiyle çalışmak istemeyen İslam ülkeleri ile ilişkilerin ancak bu yolla kurulabileceği düşünülmüş, bunun ilk denemesi de 1977 yılında büyük bir sınaî kuruluşun yatırım kredi ihtiyacının bir Arap bankası tarafından karşılanmasında yapılmıştır.
Ülkemizde ilk finansal kiralama şirketi 1986 yılında kurulan iktisat Leasing'dir. Türkiye'nin bugün itibariyle sektördeki konumuna bakıldığında ise, yıllık işlem hacmini 4 milyar doların üzerine çıkardığı, dünya ülkeleri arasındaki sıralamada da üst sıralara ilerlediği görülmektedir.
FFFK m. 4/1.2 gereğince BDDK, "Finansal Kiralama, Faktöring ve Finansman Şirketlerinin Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Yönetmelik’i çıkarmıştır (24.04.2013 tarihli 28627 sayılı) RG. Bu yönetmeliğin amacı, finansal kiralama şirketleri, faktöring şirketleri ve finansman şirketlerinin kuruluş ve çalışma esaslarına ilişkin usul ve esastan düzenlemektir.
C. Türkiye’de Leasing
Türkiye’de finansal kiralamaya yönelik ilk düzenlemeler, 70 sayılı Bankalar Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 90. maddesi uyarınca çıkarılan, 16 Aralık 1983 tarihli ve 83/7506 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yapılmıştır. Bu kararda, “yatırımlara ilişkin ekipmanların temin edilip firmalara taksitle satılması veya kiraya verilmesi” konusu ele alınmış ve bu şekilde mevzuatta ilk kez leasing kavramına dolaylı olarak yer verilmiştir. Leasing’in hukuki altyapısı ise 28 Haziran 1985 tarihinde kabul edilen 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunu ile net bir şekilde oluşturulmuş ve Türkiye’de ilk leasing şirketi 1986 yılında kurulmuştur. 1986’dan itibaren leasing’in yatırımlardaki payı artış göstermiş olsa da, Türkiye ekonomisindeki rolü diğer ülkelerle karşılaştırıldığında sınırlı kalmaktadır. Gelişmiş sanayi ülkelerinde toplam sabit sermaye yatırımları içinde leasing’in payı yaklaşık %30 seviyesindeyken, Türkiye’de bu oran %10’un altında kalmaktadır. Bu durum, Türkiye’de finansal kiralamanın büyük bir gelişme potansiyeline sahip olduğunu göstermektedir ve de Türkiye’de faaliyete geçen ilk finansal kiralama şirketi, 1986 yılında kurulan İktisat Leasing’tir.
VI. Sonuç ve Değerlendirme
Finansal kiralama şirketlerinin kuruluş ve faaliyetlerine ilişkin düzenlemeler, Türkiye’de sektörü kurumsallaştırmayı ve ekonomik güvenliği sağlamayı amaçlamaktadır. Sermaye farkları ve kuruculara getirilen sıkı şartlar, sektörel risklerin önlenmesine yöneliktir. Ancak, denetim süreçlerinin geliştirilmesi ve vergisel düzenlemelerin netleştirilmesi, sektördeki hukuki belirsizlikleri azaltacaktır.
1. Finansal Kiralama Sözleşmesinin Hukuki Niteliği
Finansal kiralamada mülkiyetin devriyle alakalı tartışmalar ortaya çıkabilir. Bu tartışmalardan ilki finansal kiralamada, kiralanan varlığın mülkiyeti genelde finansal kiralama şirketinde kalır. Ancak, kira süresi sonunda düşük bir bedelle mülkiyetin müşteriye devri söz konusu olduğunda bu işlemin satış mı, kiralama mı olduğu tartışılmaktadır. Ortaya iki farklı görüş çıkmaktadır. Bunlardan ilki “mülkiyet devrine yönelik gizli satış” ı savunanlar ve klasik anlamda bir kiralama sözleşmesidir, diyenler. Bu iki görüşü de birleştirenlerse finansal kiralamayı hem kiralama hem de satış unsurlarını barındıran karma bir sözleşme türü olarak değerlendirir.
2. Tarafların Hak ve Yükümlülükleri
Finansal kiralamada kiracı, kiralanan varlıkla ilgili riskleri (hasar, kayıp, bakım vb.) üstlenir. Bu durum, sözleşmenin “kiralama” niteliği ile bağdaşmadığını düşünen bazı hukukçular tarafından eleştirilmektedir çünkü normal kiralamada kiralanan risklerle ilgili riskler kiralayandadır. Kiracının sözleşmeyi erken feshetmesi durumunda, finansal kiralama şirketinin zarar talebi genellikle sözleşmede öngörülür. Ancak bu tür tazminat taleplerinin ölçüsüz olabileceği ve kiracının haklarını ihlal ettiği savunulmaktadır.
3. Vergisel Tartışmalar
Finansal kiralama işlemlerinde kira ödemelerinin gider olarak yazılabilmesi nedeniyle, bu sistemin vergi avantajı sağlamak için kötüye kullanıldığı iddia edilmektedir. Örneğin, işletmeler varlıklarını doğrudan satın almak yerine sırf vergisel avantaj elde etmek için finansal kiralamayı tercih edebilir. Finansal kiralama işlemleri üzerindeki KDV ve damga vergisi oranlarının diğer finansal işlemlerle kıyaslandığında farklılık göstermesi doktrinde eleştirilmiştir.
4. Finansal Kiralama ile Klasik Kiralama Arasındaki Ayrım
Tüketici açısından Finansal kiralama genellikle ticari nitelikli işlemler için kullanılır; ancak bireysel tüketicilerin de zaman zaman bu sisteme dahil olması tartışma yaratmıştır. Tüketicilerin korunmasına yönelik ek düzenlemelerin eksikliği, bu alandaki bir boşluk olarak değerlendirilir. Kiracı, sözleşme boyunca varlığı kullanıp tüm ekonomik riskleri üstlenirken, mülkiyetin finansal kiralama şirketinde kalması doktrinde “ekonomik mülkiyet” kavramının tartışılmasına yol açmıştır.
5. Finansal Kiralama Şirketlerinin Denetimi
Finansal kiralama şirketlerinin BDDK tarafından denetlenmesi hukuki bir güvence sağlasa da bu denetimlerin kapsamının yeterli olup olmadığı eleştirilmiştir. Özellikle küçük çaplı finansal kiralama şirketlerinin piyasa manipülasyonlarına açık olduğu iddia edilmektedir. Kurumsal yönetim açısından; Finansal kiralama şirketlerinin bazı durumlarda, küçük işletmeler üzerinde baskı kurarak haksız avantaj sağlaması, doktrinde etik ve hukuki açıdan eleştirilmektedir.
6. İflas Durumu ve Hukuki Koruma
Kiracı iflas ederse, finansal kiralama şirketinin kiralanan varlığı derhal geri alabilmesi hakkı hukuki olarak tartışmalıdır. Çünkü bu durum diğer alacaklıların hakkını ihlal edebilir.
Finansal kiralama şirketinin iflası durumunda, kiracının varlığı kullanma hakkının devam edip etmeyeceği konusu da belirsizdir.
7. İslam Hukuku ve Faiz Hassasiyeti
Finansal kiralama, bazı İslam hukuku görüşlerine göre faiz içerdiği gerekçesiyle eleştirilmektedir. Ancak, bu modele uyum sağlamak için katılım finansal kiralama modelleri geliştirilmiştir. Bu da doktrinde “katılım finans” ve “klasik finans” arasındaki farkların tartışılmasına yol açmıştır.